Türkiye’ye Makine Satmak İçin Üretimin Doğru Yeri

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Türkiye’nin dünyanın en büyük makine pazarlarından birisi olduğunu belirterek, yatırım teşvik mevzuatının elden geçirilmesinin sektör için çok önemli olduğunu söyledi.

Maruf BUZCUGİL – Hüseyin GÖKÇE

‘Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, DÜNYA Ankara Temsilcisi Maruf Buzcugil ve Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.

■ Makine sektörü pandemi etkisindeki son 2 yılı nasıl geçirdi, 2022 yılı için hedef ve beklentileriniz neler?

Küresel tedarik zincirlerindeki değişim, yeni kapasite yatırımlarını artırarak, 2021 yılında makine ve teçhizat yatırımlarını 5 trilyon doların üzerine taşıdı. Gerek sürdürülebilirlik ve dijitalleşme gerekse yeşil enerji alanlarında pek çok yatırım yapıldı. Fakat dünya makine üretiminin miktar olarak yüzde 7 kadar artabildiği son 2 yılın sonunda AB, pandemi öncesi seviyesine henüz geri dönebildi. Oysa bizim sektörümüz pandemi etkisinden bağımsız olarak, 2021 sonunda 2019 yılına göre yaklaşık 3 milyar dolar fazla ihracat yaptı. Üçüncü çeyrek verilerine göre dünyada yıllık makine ihracatı 20 milyar doları aşan ülkeler arasında, oransal olarak en fazla artış sağlayan ülke Türkiye oldu.

Orta-yüksek teknolojili mallar sınıfında tanımlanan makinelerin üretim ve ihracatında pandemi öncesinde başlayan yüksek performansın rakiplerimizin üzerinde bir ivmeyle sürmesi, kesinlikle bir tesadüf değil. Bizim makine ihracatımızın geçen yılın sonunda 23 milyar dolara ulaşmasında, ürünlerimizin teknoloji seviyesinde ve fiyatlarında sağladığımız artış ile pazarlarımızdaki çeşitlenmenin önemli bir rolü var. Makine teçhizat yatırımlarımız son 2 yılda, hem yeni ve yüksek teknolojili ürünler hem de tevsi modernizasyon projeleri için yüzde 50’den fazla arttı. Küresel pazardaki payımızın yüzde 1’e varmış olmasında üst üste yakaladığımız yine miktar olarak yüzde 9 ve yüzde 31 üretim artışının büyük rolü oldu.

“27 MİLYAR $ İHRACAT HEDEFİMİZİ GÜNCELLEMEMİZ GEREKEBİLİR”

Bahar aylarında pandeminin etkisinin zayıflayacağı beklentisi güçlenmişti; yatırımlar canlanıyor, arz talebe yetişmekte güçlük çekiyordu; fakat şimdi uzun zamandır görmezden gelinen ve pandemi kadar derin küresel etkileri olabilecek Rusya-Ukrayna meselesiyle karşı karşıyayız. Geçen aya kadar elimizdeki sipariş yoğunluğu, AB ve ABD, Rusya ve Ukrayna’daki pazar paylarımızın artmaya devam edeceğini gösteriyordu. Aylık toplam makine ihracatında 2 milyar doları zorlanmadan geçer hale geldik ve bütün gelişmeler, 2022 yılı hedefimizi 27 milyar doların üzerinde belirleyebilmek için bize güven aşılıyordu. Bu hedefi revize etmemiz gerekip gerekmeyeceğini anlamak için Rusya-Ukrayna krizinin nasıl gelişeceğini görmek zorundayız.

Mart ayında, petrol, gaz ve hammadde fiyatlarında meydana gelen olağanüstü artışlar, belirsizliğin daha da derinleşeceğini gösteriyor. Küresel canlılığın ilkbahar aylarından sonra kalıcı olarak devam etmesi beklentileri de giderek zemin yitiriyor. Bu durumun süreklilik kazanması halinde iki yılın ardından canlanan makine üretiminin sekteye uğraması kaçınılmaz olur. Pandemi dönemi parasal genişleme ve peşinden arz kaynaklı enfl asyonla çoktan başlamış olan fiyat artışlarına Rusya-Ukrayna krizi de eklenince, sınai üretimin ve tüketimin birlikte çok hızlı pahalanacağını öngörmek hiç de zor değil.

“RUSYA VE UKRAYNA İHRACATIMIZI HIZLA ARTIRDIĞIMIZ İKİ ÜLKE”

Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin etkilerine biraz daha kapsamlı değinmek istiyorum. Öncelikle bu konunun gerek medyada gerekse sektörel söylemlerde insani boyutuyla öne çıkarılmakta oluşunu, pandemiden aldığımız büyük derse bağlıyor ve çok değerli buluyorum. Fırsatlar yaratacak diyenler hep var; fakat tarihe doğurduğu fırsatlar ile değil, sebep olduğu insani dramla geçecek bir durumla daha baş başayız.

Rusya da Ukrayna da makine ihracatımızı en hızlı artırdığımız ülkelerden. Her iki ülkede de mühendislik firmalarımız, yatırımlarımız, ortaklarımız, bayilerimiz var. Makinelerin endüstrideki hayati önemi, performans ve fiyat ekseninde rekabetçiliği kadar, servis, yedek parça ve bakım onarım hizmetlerinin hızını da başat karar unsurlarından biri haline getiriyor. Bu bakımdan komşuluk ve seyahat kolaylığı hem kullanıcıya hem de makine imalatçısına önemli bir avantaj sunuyor. Bu sebeple bütün komşularımız sektörümüz için çok değerli ve vazgeçilmezdir. Bir ülke makineleri ve teknolojik iş birlikleri ile komşu ülkelerde bir zemin edinememişse rakipleri tarafından kuşatılmış olur.

“ESKİ SOVYET ÜLKELERİNDEKİ DÖNÜŞÜM HIZLA DEVAM EDECEK”

Sovyetler Birliği eski üyelerinin büyük kısmının, dünyanın en geniş coğrafyalarında toplumsal refah bakımından çok da konforlu olmadıklarını görüyoruz. Sadece doğal kaynaklar, ağır sanayi malları, silah ve tarım ürünleri ihraç ederek ithal mala olan ihtiyaçların sürdürülebilir biçimde karşılanamadığı belli. Bu durum, bu ülkelerde her sanayi dalına yerli ve yabancı yatırımı öncelikli hale getirmiştir. Yani güvenli ve istikrarlı bir piyasa ve faaliyet ortamı önkoşuldur. Örneğin Rusya, finansal rezervleri güçlü ve genel imalat sanayiinde özendirdiği yatırımlarla 10 binlerce KOBİ ölçekli imalathaneyi hayata geçirmeyi hedefliyor.

Özetle, bu ülkelerde, önümüzdeki 10 yıla yakın sürede 10 binlerce KOBİ kurulacak ve büyük miktarda makine ithal edilecek. Bu gelişmeyi sadece Rusya’da, Ukrayna’da, Türk Cumhuriyetlerde değil, AB’ye üye olmuş olanlarda da net biçimde görüyoruz. Türkiye makine ve teknoloji sınıfl arının çeşitliliği ile hızla büyüyecek bu pazarlarda her keseye uygun çözümler geliştirecek. Kriz ne kadar sürerse sürsün bu bizim kalıcı stratejik yaklaşımımız olmak durumundadır.

“TÜRKİYE’NİN İTHALAT BAĞIMLILIĞI ALMANYA KADAR”

■ Güç koşullara rağmen ihracat hacmini artıran makine sektöründe, hammadde yönüyle dışa bağımlılık oranı nedir?

Türk makine imalatının ithalat girdi yoğunluğu ve dolayısıyla girdi kullanımı açısından dışa bağımlılığını “Üretim, İhracat İç Tüketimde Makine Sektörü Katma Değer ve İthal Girdi Kullanımı Analizleri” başlıklı bir çalışma ile ölçmeyi hedefl edik. Bu ölçüm yapılırken makine sektöründeki toplam ithalat girdi yoğunluğu, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki etkiye ayrıştırıldı. Buna göre toplamda yüzde 33,8 olan ithalat girdi yoğunluğunun 21,0 puanı doğrudan, 12,8 puanı dolaylı ithalattan kaynaklandığı görüldü. Dolaylı ithalatın bu derece yüksek olmasının nedeni, makine sektörü üretiminin diğer sektörlerle olan görece yüksek bağlantısıdır. Türk makine sektörünün doğrudan ithalat yoğunluğu diğer ülkeler ile kıyaslandığında, Türkiye’nin değerinin Kanada’nın altında, Fransa ile aynı olduğu görülmektedir.

Bugün ülkemizde sıkça şahit olduğumuz bir argüman, ihracatın ithalata çok bağımlı olduğudur. Bu muğlak ifade dış ticaretten açık veriyor olmamıza dayanarak ortaya çıktığı belli olsa da, bir genellemeye yol açması nedeniyle sakıncalıdır. “İthalat yapmazsak ihracat yapamıyoruz”, “mallarımızın katma değeri çok düşük”, “bağımlıyız” vs. düşünce, stratejik yaklaşıldığında, yani katma değeri yüksek dallarımızı öne çıkarmayı, görülür hale getirmeyi becerdikçe temelsiz kalacaktır. OECD, Türkiye’nin makine ihracatının yarattığı %76,7’lik yerli katma değer oranı ile %77 yerli katma değer oranı sağlayan Almanya’nın hemen ardından geldiğini belirledi. Herhangi bir dalda, üstelik de teknolojik bir dalda, OECD altıncısı olan bir ülkenin “ithalata bağlıyım” diye hayıfl anma hakkı yoktur; çünkü Türkiye’nin ithalat bağımlılığı Almanya kadardır.

“Petrol alır gibi makine ithalatını sürdüremeyiz”

■ Yürürlükteki yatırım teşvik mevzuatının, makine sektörü aleyhine işleyen unsurları nelerdir, Bu konuda ne gibi değişikliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz?

Üretimimizin yüzde 60’ını ihraç edebilen bir rekabet gücüne sahip olmamıza rağmen Genel İmalat Sanayiinin talebinden sadece 3’te bire yakın oranda pay alabiliyoruz. Oysa bu oran enerjide yüzde 67, madende yüzde 60, tarımda yüzde 95’dir. Karşılaştığımız en büyük tehlike ise Batıdan gelen kredili mallar değil, Doğu’dan gelen dampingli ve düşük teknolojili mallar oluyor. Yatırım Teşvik Sistemi ile sağlanan avantajlar, kur riskine rağmen yatırımcıyı ithal makineye yönlendiriyor. Büyük proje ve özellikle de sınai yatırımlarda yerliliği özendiren, destekleyen mekanizmaların hayata geçemeyişi büyük zaaf oluşturuyor. 2020 yılı ve 2021 Ocak-Ekim arası dönemde, toplamları 430 milyar TL’yi bulan 20 bine yakın Yatırım Teşvik Belgesi verildi. Bu yatırımlar kapsamında 191 milyar TL’lik yabancı makine ve teçhizatın koruyucu tedbirlerden muaf olarak ithaline de onay verilmiş oldu. İthalata yönelik damping soruşturmaları zaten uzun sürerken, bizim kendi koyduğumuz vergileri teşvik kapsamına alıp uygulanamaz hale getirmemiz başlı başına bir haksız rekabet konusu. Oysa 11. Kalkınma Planımız, sektöre yönelik tehditlere karşı tedbirler geliştirmeyi emrediyor. Bu tedbirler arasında Yatırım Teşvik mevzuatının günün ihtiyaçlarına göre elden geçirilmesi de var. Dünyanın en büyük makine pazarlarından biriyiz ve petrol alır gibi makine ithal etmeyi sürdüremeyiz. Türkiye’ye makine satmak isteyenler gelsin burada imalat yapsınlar istiyoruz ama ithalata bu kadar açık bir sektörün yatırım çekmesi mümkün olamıyor. İthal makineye talebi azaltacak bir teşvik mekanizması kurgulanıp yerli imalatımız desteklenirse, cari açığımız derhal ve olumlu yönde etkilenecektir. Öte yandan, belli ülkelerin mallarına karşı koyulan ilave gümrük vergileri sınırlı alanlar ve oranlar bakımından henüz etkin görünmese de irade beyanı olmaları bakımından önemlidir. Bu uygulamalar yaygınlaştırmalı ve oranlarda mütekabiliyet sağlanmalıdır.

“2020’de ekonomiye 66,1 milyar TL fazladan katkı sağlayabilirdik”

■ Yatırım teşvik sisteminde istediğiniz düzenlemeler yapılsaydı, bunun sektöre ve ülkeye katkısı ne olurdu?

İmalat sanayii 2020 yılında ithal ettiği makinelerin yarısını dahi yerli imalatçıdan alsa sektörümüzün üretimi 45,5 milyar TL artacak, bizim dışımızdaki genel imalat sanayiine 11,4 milyar TL’lık üretim yaptırma imkânımız olacak, imalat sanayii dışındaki sektörlere de 10,2 milyar TL kazandırılarak ülke ekonomisine 66,1 milyar TL’lık katkı sağlanacaktı. Öte yandan yerli katma değer 33,6 milyar TL artacak, bunun 6,4 milyar TL’si çalışan kesime aktarılmış olacak idi. İmalat sanayiinin katma değer artışı 42,3 milyar TL olurken, ülke ekonomisi genelindeki katma değer artışı ise, vergiler hariç 51,6 milyar TL’yi bulacaktı. Daha önemli bir tespit, yatırım teşvik belgeleri kapsamında ithal edilecek makinelerin 2021-2030 döneminde yarısının yerli olarak karşılanması durumunda ülke ekonomisine 2021 fiyatlarıyla 760 milyar TL’lik bir büyüklük sağlanacağı ve bunun 593 milyar TL’sinin yerli katma değer olarak ortaya çıkacağıdır.

“Hem doğalgaz hem de elektrik maliyetlerimiz arttı”

■ Kurda yaşanan aşırı hareketliliğin yanı sıra yeni yıl ile birlikte artan enerji fiyatları sektörü nasıl etkiledi?

2021 yılı genelinde Türk makine sanayine yönelik yurtdışından yüksek bir ilave tedarik talebi oluştu. Yurt içinde de makine ve teçhizat yatırımları yüzde 23 kadar büyüdüğü için makine talebi yüksek gerçekleşti. İhracat tarafında ise maliyet ve fiyatlamalar tarafında sıkıntılar var. Kurlardaki oynaklık fiyatlamalarda belirsizlikler yarattı. Enerji fiyatlarındaki artışlar malum; ücret artışları keza öyle. Makine sanayinde çok farklı makine grupları üretiliyor ve enerji ihtiyacının kompozisyonu ile maliyeti daldan dala farklılık gösteriyor. Üretimde her firma elektrik kullanıyor, ama doğalgaz kullanmıyor. Döküm teknikleri, ısıl işlemler veya kontinü prosesler her firmada yok. Türk makine sanayi, imalat sanayi içinde en çok Ar-Ge merkezine sahip sektördür. Ar-Ge merkezlerinde ağırlıklı olarak makinelerde daha az sera gazı salınımı, daha az enerji tüketimi, daha az yağ tüketimi sağlanmasına, yağsız makineler üretimine ve yine akıllı makineler üretimine öncelik verilmektedir. AB’nin birçok mevcut düzenlemesi ve yeşil mutabakat düzenlemesi ile gelecek olan karbon sınırlamaları Türk makine sanayini de AB pazarının standartları ile uyumlu makine üretmeye zorlanmaktadır.

KAYNAKÇA

1.https://www.dunya.com/sektorler/turkiyeye-makine-satmak-isteyen-gelip-burada-uretim-yapsin-haberi-653398