Hidrojen İle Çalışan ve Uçabilen Araba Geliyor

VERTIAA adlı şirket, 1.000 kilometre menzile sahip olan bir hidrojen motorlu uçan araç üzerinde çalışıyor. Hidrojen motorlu eVTOL adındaki araç, diğer uçan taksilerden farklı bir motor tasarımına sahiptir.

Dronların ardından, insan taşımacılığında kısa mesafeler için tasarlanmış uçan araçlar geliştiren yüzlerce şirket ortaya çıktı. Bir Avustralya firması ise hidrojen kullanarak 5 kişiyi 1.000 km’ye kadar taşıyabileceklerini iddia ediyor.

Bilindiği üzere, bataryaların ağırlığı ve enerji yoğunluklarının düşük olması, dikey iniş ve kalkışın zorluğu gibi nedenlerle menzili ve taşıma kapasitesini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Avustralya merkezli AMSL şirketine ait VERTIIA markası, 4 kişiyi 250 km’ye taşırken, hidrojenli versiyonunun 5 kişiyi 1.000 km’ye kadar taşıyabileceğini vaat ediyor.

Mesafe ve yolcu sayısı arttıkça, uçan hidrojenli araçlar (eVTOL) için yeni olanaklar ortaya çıkıyor. Sistem, diğer araçlar gibi bir dizi pervane ve her birinde ayrı bir elektrikli motor kullanarak güç üretiyor. Toplamda 8 adet motor sayesinde, birkaç motor arızalandığında bile güvenli bir uçuş ve iniş gerçekleştirebiliyor. Pervaneler kalkış ve iniş anlarında dikey konumda bulunurken, seyahat sırasında yatay pozisyona geçiyorlar.

Bu yapı, araç dikey kalkıp iniş yaparken helikopter gibi çalışırken, ilerlediğinde küçük bir uçak gibi davranan bir dizi motoru içermektedir. Bu sayede sistem, saatte 300 km/s hızlara ulaşarak önemli bir zaman tasarrufu sağlamaktadır. Elbette ki bir uçak kadar hızlı olmasa da, şehir içindeki kısa mesafeli uçuşlarda büyük avantajlar sunmaktadır.

Firma, tam otonom uçuşu ikinci aşamada değerlendirirken, şu anda pilotlu uçuşa odaklanmaktadır. Özellikle hava ambulansı konsepti üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. Zor ulaşılabilir bölgelerde acil ve ekonomik ulaşım sağlayan sistem, helikoptere göre ciddi avantajlar sunabilir. Ancak beni ilgilendiren nokta, kişisel kullanımın otonom teknoloji ile birleşmesi durumunda ortaya çıkabilecek potansiyel. Örneğin, İstanbul gibi bir şehirde istediğiniz bir bölgeden kalkan bir drone, İstanbul-Bursa arasını 20 dakikaya indirebilir.

Tabii ki, otoyoldaki bir kaza anında müdahale edebilen ve ardından içindeki ilk yardım ekibiyle birlikte hastayı en yakın travma hastanesine ulaştırabilen bir ambulansın önemi açıktır.

Sistem, asıl olarak bu tür araçlar için hidrojenin şehirler arası taşıma hizmetleri de dahil olmak üzere birçok projede öncü olabileceğini kanıtlamaktadır.

Örneğin, farklı bir tasarımla 15 kişiyi taşıyabilen bir eVTOL, belki de 1000 km yerine 300 km mesafedeki İstanbul – İzmir seferini merkezden merkeze 1 saat içinde tamamlayabilir. Özellikle havalimanına ulaşımın genellikle 1 saat sürdüğü trafik dolu şehirlerde, uygun fiyatlı bir şekilde ulaşım sağlamak, direkt olarak 1 saat içinde ulaşımı mümkün kılar. Sistem, istenirse tam otonom, istenirse uzaktan pilotaj ile kontrol edilebilir.

Diğer bir önemli kullanım alanı ise savaş alanına taşınabilecek kargonun direkt hızlıca gönderilebilmesi olacaktır. Otonom ya da uzaktan kumandalı bir sistem uzun mesafe zorlu coğrafyaları anında aşabilir ve orduya lojistik destek sunabilir. Üstelik bunu başarırken herhangi ise personeli riski olmaz. Yine böyle bir sistemde 500 kg yükü tek seferde 1000 km uzağa gönderebilmek mümkün olabilir.

Tabii bunların hepsinden önce Avustralyalı AMSL firmasının, Avustralya hükümetinden aldığı 3,45 milyon dolarlık finansman ile bu ilk hidrojenli eVTOL’ü uçurması gerek. Firma şimdiye kadar bataryalı olan versiyonu bir çok kez yerden havalanma testini tamamlamış durumda.