Türkiye’de Geri Dönüşüm ve Yeşil Enerji – Doçent Doktor Banu Sezginer Röportajı

[fwdevp preset_id=”skin_minimal_dark1″ video_path=”{source:’https://www.youtube.com/watch?v=nJX78bVBqLk’, label:’1080′, videoType:’normal’, isPrivate:’no’}” start_at_video=”1″ playback_rate_speed=”1″ poster_path=”https://www.machingo.com/wp-content/uploads/2022/07/yatay_banu_sezginer.png”]

Doç. Dr. Banu Sezginer ile Türkiye’de Geri Dönüşüm ve Yeşil Enerji konularında konuştuk.

Sertan : Banu Hanım Machingo’ya hoş geldiniz. Sizi ofisimizde ağırlamaktan çok mutluyuz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Banu: Banu Sezginer, ben öğretim görevlisiyim. Çok uzun yıllar finans sektöründe çalıştım, bankacılık yaptım. 16 senelik bankacılık geçmişim var. Proje finansmanda çalıştım. Daha sonradan birçok üniversitede işletme yönetimi ve finans dersleri verdim, hala devam ediyorum. Aynı zamanda da bir proje danışmanlık şirketim var. Devlet destek ve teşvikleri ile ilgili projeleri yönlendiriyoruz, firmalar adına yapılandırıyoruz. 2 senedir de Avrupa Birliği projeleri ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Gündemde olan bir konu var biliyorsunuz yeşil enerji, bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz.

Sertan: Ben sizi ilk Rent2Winn Zirvesi’nde dinlemiştim. Orada çok kısa bir süre konuşabilmiştiniz ve ben çok merak ediyordum. Yolunuzun geri dönüşüm, yeşil enerji konularıyla nasıl kesiştiğini sizden dinlemek isteriz.

Banu : Aslında tabii çok uzun süredir bu yeşil enerji gündemde. Günümüzde de şehirlerde yaşıyoruz ve şehirlerin hengamesi içerisindeyiz. İki sene önce – pandemiden önce – bir Avrupa Birliği projesi yaptık İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte. Bu Bodrum’da bir eko köy projesiydi. Birlikte çalıştığımız firmamız var. Onlar da havanın neminden su üreten bir cihaz geliştirmişlerdir. Bu cihazın da içinde bulunduğu bir proje yaptık. Yeşil mutabakat çerçevesinde AB’nin yeşil mutabakat çerçevesinde bir projesiydi. Bodrum’da da bunun geri dönüşümlerini alabileceğimiz çalışmalar içerisinde olmak için bir sürü işte kişilerle görüştük, organizasyonlar yaptık ve burada biraz da ben aslında konunun içerisinde biraz da öyle dahil oldum ve tabi burada çok ciddi bir araştırma yaptık. Yani nedir? Yeşil enerji, işte geri dönüşüm, evet biliyoruz ama bir eko köy içerisinde kendi kendine yaşayabilen bir organizma, şehirleşme nasıl olabilir diye. Böyle girdiğimiz zaman da aslında işte hepimizin gündeminde olan şu anda atık geri dönüşümü, ondan sonra her türlü atığın geri dönüşümü ve bunların nasıl ekonomiye katkı sağladığı ile ilgili çalışmalarda bulunduk. Zaten geçen sene itibariyle biliyorsunuz Paris anlaşması imzalandıktan sonra da özellikle bu karbon ayak izi ile ilgili çalışmalar hızlandı. Biz de bu anlamda yurt dışından bir firmanın Türkiye temsilciliğini aldık. Tabii bununla birlikte gündemde olduğu için her geçen birçok farklı şeyler, güzel şeyler öğreniyoruz ve bunları uygulamaya sokmaya çalışıyoruz.

Sertan : Banu Hanım geri dönüşüm tüketim maddeleri işlevselliğinin son bulmasının önüne geçiyor. Bu konu ile ilgili bireysel eylemler mevcut tabi ki ama etki alanı daha fazla olan sanayi sektöründe nasıl adımlar atılmaktadır?

Banu : Şimdi tabii sanayi sektörü içerisinde aslında büyükler sanayi içerisinde çok güzel şeyler yapıyorlar, işte birçok büyük firmanın reklamlarında da görüyoruz. Aslında karbon ayak izi ile ilgili yaptığı reklamları bankalar olsun, diğer kuruluşlar olsun ama bunun önemli olan tabi alt segmente inmesi. Herkesin bunun farkındalığının bilincinde olup buna göre hareket etmesi. Orada da tabii biraz daha yönlendirmek çok önemli. Bu konuyla ilgili bilgi eksiklikleri var. Ben de bunu çok ciddi olarak içerisinde yaşadıkça görüyorum. Organize sanayi bölgeleri bilgilendirmesi, belki üniversiteler aracılığıyla üniversitede olduğum için de bunu ön görebiliyorum. Üniversiteler aracılığı ile programlar yapılması insanların bireyler bazında da olayı indirgemesi çok önemli ama bununla ilgili özellikle TİM’in ihracatçılar meclisinin çalışmaları olduğunu biliyorum. Ve büyük kuruluşların işte derneklerin bu konuya yönelik de birtakım çalışmaları var ve AB’nin yeşil mutabakat çerçevesinde programları var. Bu programlarına da zaten çeşitli kuruluşlar iştirak ediyorlar.

Sertan : Kaynakları gün geçtikçe azaldığının 21. yüzyılda sürdürülebilir ve yeşil enerji kilit bir öneme sahip hale geldi. Bu sebeple yeşil enerji konusundaki birikimlerinizi bizimle paylaşıyor musunuz?

Banu : Şimdi yeşil enerji deyince aslında yeşil enerjinin ne olduğundan bahsetmek lazım. Yeşil enerji nedir? Aslında yeşil enerji, yenilenebilir enerji yani çevremizde atık haline dönüştürülmüş olan birçok şeyi yeniden ekonomiye katkısının sağlanması biliyorsunuz aslında önemli bir nokta. Yeşil enerji de aslında yenilebilir enerji dediğim şey, en büyük işte güneş enerjisi, hava ondan sonra su. Mesela Karadeniz de biliyorsunuz çok dalgalıdır. Oradaki dalgaların enerjisinden elektrik enerjisi üretilebiliyor. Bunları tabi ekonomiye katkısı çok önemli. O yüzden biz aslında yeşil enerjinin ne olduğunu çok iyi bilmek lazım ve bununla ilgili de aslında hangi kaynaklara belki şu anda Türkiye’deki eksik demeyim de tamamlanması gereken noktalardan biri benim kanaatime göre o. Nerede, nasıl ve kime başvurulacağı ile ilgili yönlendirmelerin olması gerektiğine inanıyorum ben şahsen.

Sertan : Türkiye yeşil enerji ile ilgili faaliyetlerde hangi noktadadır?

Banu : Şimdi şöyle, 2023 ve 2026 yılları arasında özellikle 2023’te sınırda karbon düzenlemeleri geliyor. Paris anlaşmasını imzaladık biliyorsunuz birçok ülkenin imzaladığı gibi geçen sene itibariyle. Paris anlaşması sonucunda bir taahhütte bulunduk karbonun indirilmeli sindirilmesi ile ilgili. Dolayısıyla 2023 yılında sınırda karbon düzenlemeleri gelecek. Bunlar öncelikle makina sektörü, demir çelik sektörüne gelecek. Bu ne demek? Bununla ilgili demin de söylediğim gibi ihracatçılar birliği de çok ciddi anlamda çalışıyor. Dernekler, konfederasyonlar bununla ilgili çalışıyor. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı yer Avrupa. Avrupa’da bir yere ihracat yapmak istediğiniz zaman kapıda sizin bu karbon azaltmakla ilgili neler yaptığınız konusuyla ilgili bir kontrol listeniz olacak. Buna göre de siz ya içeri girerken işte vergi vermeyeceksiniz, belli bir oranda vergi vereceksiniz veya giremeyecek. Dolayısıyla şimdi tabi bunun bilincine tabi ki evet bilincindeyiz ama biz Türk milleti olarak biliyorsun hep en son dakikada atak yapıyoruz ama bu en son dakikada atak yapılacak bir konu değil. Neden? Çünkü işte sizin eğer karbon ayak izi azaltmanız gerekiyorsa bu 1 dakikada olacak bir şey değil. Dolayısıyla aslında süreç içerisinde bunu azaltmakla ilgili çalışma yapmamız lazım. Ne yapmamız lazım mesela örnek veriyorum, bir arge projesi yapmamız lazım. Döngüsel ekonomiye nasıl biir katkınız olduğunu, atıklarımızı nasıl geri dönüştürdüğünüze dair birtakım çalışmalar yapmamız lazım. Şimdi bunlar daha çok el yordamıyla yapılan şeyler. Biraz daha bu konuyla ilgili deminde söylediğim gibi bilgilendirilmeniz lazım. Dolayısıyla bilgilendirilmeniz derken hani evet bilgilendiriyoruz ama daha çok yaymamız lazım. Mesela şu anda yaptığımız röportajlar gibi bunları birçok kitleye yayarak aslında bu konunun önemini ve bunun yapılması gerekliliğine biraz daha değer bulmamız lazım. Evet, çalışmalar yapılıyor ama ben şu anda daha çok yolun başındayız gibi görüyorum. Mesela geçen toplantıda da sizle beraber yaptığımız toplantıda da söyledik, 2030 yılından sonra. Çünkü date line 2030 yılı. 2030 yılından sonra elektrikli araçların gündeme gelmesi ile beraber mazotlu ve benzinli araçlar üretimden kalkacak. Böyle bir sınırı var. Dolayısıyla bu noktada şimdiden tabi ki çalışmalar var ama hani buna benzer bir sürü konuda aslında şimdiden ciddi anlamda çalışmalar yapmamız lazım. Bu çalışmalarla ilgili de en önemli konu dernekler, konfederasyonlar ve kitlesel olarak bunu yayacak olan işte kamu kurumları ve bilgilendirmek için de sizin gibi aslında haber kaynakları. Şu anda çok yeni yeni bebek adımlarıyla ilerliyor ama bundan sonraki süreçte daha hızlanacaktır diye düşünüyorum. 2023 ile birlikte çok daha hızlanmak zorunda kalacak.

Banu : Şimdi aslında şöyle bir noktada var. Bununla ilgili devletin teşvikleri de var. Ciddi anlamda mesela enerji yönetim sistemleri ile ilgili 50001 İSO 50001 belgesi var bununla ilgili. Eğer bu belgeye sahip deniz ve güneş enerji sistemleri ile ilgili kendi enerjisini, kendi enerjisini elde etmek için bir sürü firma artık yatırım yaparken güneş enerji sistemlerine yönelik yatırımlar yapmaya çalışıyor. Bununla ilgili ciddi anlamda hibe destekler var. Yine bu belgelendirme destekleri var. Yani bunların tabi fark edilip biraz daha bunlara yönelik çalışmalar yapılması lazım. Şimdi mesela yatırım teşviklerde de güneş enerji sistemlerine yönelik teşvik belgesi alan firmaların işte bununla ilgili kredi değerlerde faiz indirimleri var. Hep söylediğim gibi bunların biraz daha kitlesi olarak insanlara haberdar etmek lazım. Bu çok önemli bir nokta. Biz bu konuda elimizden geldiğince işte demin de söylediğim gibi yurt dışından bir doğrulama şirketinin Türkiye’nin aldık ve aynı zamanda çok uzun yıllardır hibe ve teşviklerle ilgilendiğim için firmalara elimizden geldiğince yönlendirmeye çalışıyoruz. Kendi üzerimize düşen görevi karbon ayak izi ile ilgili böyle yapmaya çalışıyoruz.

Sertan : Banu Hanım, yeşil enerji sanayi dünyasına sağladığı katkılar var tabi ki. Bunun yanında götürüleri de var mı?

Banu : Yani tabi götürüleri derken aslında tabi maddi olarak biraz daha fazla buna yatırım yapmaları gerekiyor. Sonuçta bir de bu hemen bugünden yarına olacak bir şey değil. Sonuçta konjonktüre baktığımız zaman dünya içerisinde tüm dünyanın sıkıntıda olduğu pandemiden çıktığımız ve ekonomik bir daralmanın olduğu süreçteyiz. O yüzden tabii ki buna yatırım yapmak tabi ki sıkıntılar mevcut ama bunun dışında yani gerçekten sanayi çok katkısı olacak. bir süreç. Sadece sanayi değil hani dünyamızda katkısı olacak. Daha dün katıldığım çok güzel bir yine söyleşi vardı, orada da çok güzel bir noktadan bahsettiler. Aslında biz çokluk ekonomisinden biraz daha ağızlık, kıtlık demiyoruz azlık ekonomisine geçiyoruz. Yani elimizdeki kaynaklarla en iyiye nasıl ulaşabiliriz noktasına geliyoruz. Bu bireyselde de böyle sanayide de böyle. O nedenle hani bu süreç aslında zor değil ama biraz da biz tabii ki alıştığınız şeylerden kolay vazgeçemiyoruz. O yüzden bir zorluk var. Bir de ekonomik olarak tabi ki biraz daha yatırımı fazlalaştıran bir süreç ama demin de söylediğim gibi yani bunlarla ilgili teşvikler var. Bu teşviklerden yararlanarak bu süreci biraz daha rahat atlatabilme imkanına sahip olabiliriz.