Araştırma, iklim değişikliği kaygısının kadınlarda daha yoğun olduğunu, doğru yönlendirildiğinde çevreye yönelik eyleme dönüştüğünü gösteriyor.
İklim Anksiyetesi Literatüre Girdi
Son yıllarda artan iklim değişikliği farkındalığı, “iklim anksiyetesi” kavramını literatüre kazandırdı. İstinye Üniversitesi’nden yapılan araştırma, iklim değişikliği farkındalığı arttıkça kaygının da yükseldiğini; iklim anksiyetesi arttıkça sağlık kaygısının da etkilenebildiğini ortaya koydu.
Araştırmada, bazı bireyler kaygıyı “eko-paralize” olarak tanımlanan eylemsizlik ile yaşarken, bazıları kaygılarını çevre dostu eylemlere dönüştürüyor. Uzmanlara göre, çözüm farkındalığı kaygıya dönüştürmek yerine, eyleme dönüştürmeyi sağlamakta.
Kadınlar İklim Krizine Daha Hassas
Çalışmada kadın katılımcıların iklim değişikliğinin etkilerini erkeklere göre daha yoğun hissettiği ve daha yüksek kaygı yaşadığı görüldü. Bu durum, geri dönüşümden enerji tasarrufuna kadar birçok çevre dostu davranışı artırıyor. Erkekler ise kaygı ve farkındalık düzeyinde geride kaldı.
Araştırma, kaygının olumsuz bir duygu olmadığını gösteriyor. Doğru yönlendirildiğinde, kaygı geri dönüşüm, enerji tasarrufu ve çevreci tüketim gibi eylemlere motivasyon sağlıyor.
Katılımcıların büyük çoğunluğu enerji (%79) ve su (%77) tasarrufu yaparken, geri dönüşüm oranı %72 olarak öne çıktı. Ancak çevre dostu ulaşım (%41), organik ürün tüketimi (%35) ve doğa koruma faaliyetleri (%25) hâlâ düşük seviyede.
Sürdürülebilirlik Farkındalığı Yüksek
Katılımcıların %87’si sürdürülebilirliği dünyamızın geleceği için önemli görüyor ve %90’ı gelecek nesillere bu konuda eğitim verilmesini destekliyor. Bununla birlikte, sadece %43’ü iklim krizi ile ilgili güncel haberleri düzenli takip ediyor.
Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Ildırım, çözümü şöyle özetliyor:
“Farkındalığı kaygıya dönüştüren bir kısır döngü yerine, farkındalığı eyleme dönüştüren motivasyonu sağlamak gerekiyor. İklim anksiyetesi, doğru yönlendirildiğinde çevresel sorunlara pozitif katkıya dönüşebiliyor”